Güncelleme Tarihi: 02 Mart 2021

Gösterim: 407

Üniversitemizin Düzenlediği “Darbeler ve Milli Egemenlik” Programına Gazeteci-Yazar Nevzat Çiçek Konuk Oldu

Üniversitemiz tarafından, 28 Şubat postmodern darbesinin yıldönümünde “Darbeler ve Milli Egemenlik” konulu program düzenlendi. Gazeteci-Yazar Nevzat Çiçek’in konuk olduğu program, Üniversitemiz İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dr. Öğr. Üyesi Bekir Gündoğmuş moderatörlüğünde gerçekleşti. Gündoğmuş programa ilk olarak demokratik süreçler bağlamında Türkiye’de darbelerin nasıl bir konuma sahip olduğu sorusuyla başladı. Darbelerin milletçe hepimiz için kötü birer olay olduğunu ve üstünde çok konuşmak istemediğimizi, ancak ders almamız gereken olaylar olduğunu ifade eden Nevzat Çiçek, y kuşağı ve z kuşağında yer alan gençlerimizin geçmişte yaşanan bu tarz önemli olaylardan bihaber olduğunu ve bundan dolayı bazı şeyleri farklı değerlendirdiklerini belirtti. Özellikle 20 yaş altındaki gençlerimizin, ülke olarak bu günlere nasıl gelindiği, ne sıkıntıların yaşandığı, ne bedeller verildiğini bilmeleri gerektiğinin altını çizdi. 


Nevzat Çiçek konuşmasının devamında, “1960, 1971, 1980, 28 Şubat, 27 Nisan ve 15 Temmuz olmak üzere pek çok darbe yaşadık. 1960’ta halk Adnan Menderes’in asılmasından derin bir üzüntü ve herhangi bir müdahalede bulunamamış olmaktan dolayı büyük bir pişmanlık duydu. Aynı şey 15 Temmuz sürecinde yaşanmadı. Gençler, 28 Şubat ile 15 Temmuz arasında fark olup olmadığını soruyorlar. 15 Temmuz günü halk sokağa indi, tankların ve bombaların önünde durdu ve kendilerini siper ederek darbeyi püskürtmeyi başardı. Birinde bombalar atılıyordu, ikisinde de tanklar vardı; ama birisinde meydanlar doluydu, birinde boştu. Biri kısmi olarak başarıya ulaştı. Ama ikisi de darbeydi.  Ve her darbe ülkemize büyük zararlar verdi. 15 Temmuz aslında bize darbelerin artık eskisi kadar kolay yapılamayacağını gösterdi. Bunun iki sebebi var bence. 1 iletişim kanallarının çok yoğun olarak açık tutulması, insanların birbirinden haberdar olması. 2 Sağ-sol fark etmeksizin darbelerin Türkiye’de çok büyük bir iz bırakmış olması. 28 Şubat sürecine gelirsek, 28 şubata tanıklık etmiş, mağduriyetini yaşamış bir insan olarak söylemeliyim ki 28 şubatı anlama noktasında sağlıklı bir bilgi verilmiyor aslında Türkiye’de. Bu süreçte 6 milyon insan fişlendi ve bu insanların neden fişlendiğine dair bir bilgi verilmiyor. Bu sürecin mali açıdan çok büyük bir maliyeti var. 291 milyar dolar gibi bir paradan söz ediliyor. Peki niye yapıldı 28 Şubat? Necmettin Erbakan seçilmiş başbakandı, halkın oyuyla iktidara geldi ve kedi açısından güzel şeyler yaptı. 28 Şubat uluslararası anlamda içeride bir rol model oluşmasını engellemek için yapılmıştır. O dönemde Anadolu’da Yozgat’ta, Konya’da fabrikalar kuruldu, bu istihdamı, ihracatı getiriyordu. Bir sistem kuruyorsunuz, mevcut sistemin altını kazmaya başlıyorsunuz. Buna müsaade ederler mi? Etmezler. Dolayısıyla hükümeti aldılar, bir hükümet oluşturdular, halkın iradesini hiçe saydılar ve batık bankaların bedelini halka ödettiler.  Birçok insan inancından dolayı mağdur oldu. Bütün darbelerde belli bir sınıf çok ciddi anlamda kendi konumlarını korumak için halkın iradesini hiçe sayıyorlar. 28 Şubat sürecinde pek çok kurum sınavı veremedi. Bir öz eleştiri yapmam gerekirse bu kurumlardan en sınıfta kalanı, benim de içinde yer aldığım medyaydı. Atılan manşetler, insanların yönlendirilmesi ve oluşan mizansenler noktasında, onların gerçekmiş gibi anlatılması noktasında ne yazık ki medya çok yanlış davrandı. Medya psikolojik savaş gücü olarak kullanıldı. Toplum mühendisliğinin inşası noktasında en büyük rolü medya aldı. Ama o toplum mühendisliğinin bu ülkede artık olmayacağı 15 temmuzda çok net ortaya çıktı. Vicdan sahibi hiç kimse darbeyi desteklemiyor, desteklemez. Şunu söylemek istiyorum: darbeler kötüdür, darbenin karşısında durmak lazım, kimden kime karşı olursa olsun dik duruş sergilemek lazım. Genç arkadaşlara da şunu tavsiye etmek istiyorum, tek kaynağı okumayın, karşısındakini de okuyun, yaşanmışlıkları dinleyin ve insanlara bakıp sonrasında ailenizi ve kendinizi o insanın yerine koyun ve öyle karar verin. Bu yüzden darbelerle yüzleşin, neden yapıldığını anlamaya çalışın. Bu konuda üniversitelerin daha fazla akademik çalışmalar yapmasının, özellikle de darbelerde dış etkenler konusunun yüksek lisans ve doktorada tez konusu olmasının çok önemli olduğu inancındayım.” şeklinde konuştu.


Programın sonunda, uzun süredir hiçbir programa katılmadığını, ancak Üniversitemizin talebini kıramayarak yayına katıldığını belirten Nevzat Çiçek, Bandırma Onyedi Eylül Üniversitesi’nde böyle bir yayına katılmaktan ve öğrencilerle birlikte olmaktan duyduğu mutluluğu ifade ederken, programın moderatörü Dr. Öğr. Üyesi Bekir Gündoğmuş da programa katılımlarından ve paylaşımlarından dolayı Nevzat Çiçek’e teşekkür etti.


Fotoğraflar